Sveriges mest populära poddar

Hizmetten

Yiğit belli değil mert belli değil! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

10 min • 4 september 2023
iman, muameleyle belli olur. Yoksa nazarî olarak söylersiniz; en ileri seviyede “Ebubekrizm” diyebilirsiniz; ya da nisbet “ye”si ile söyleyelim, “Ebu Bekrî, Ömerî” diyebilirsiniz. “Bizim insanlığa takdim etmek, yaşamak ve yaşatmak istediğimiz bunlardır!” diyebilirsiniz. Fakat muâmelâtınızda bu hassasiyeti milimi milimine ortaya koymuyorsanız, yalancının, sahtekârın, dümencinin tekisiniz demektir. Özür dilerim, sözüm size değil, öyle olanlara. Günümüzde öyle olanların da emsali çok. *Âşık Ruhsati der ki: “Bir vakte erdi ki bizim günümüz / Yiğit belli değil mert belli değil / Herkes yarasına derman arıyor / Deva belli değil dert belli değil.” Bu sözü, biraz değiştirip şöyle diyeceğim: Bir vakte erdi ki bizim günümüz. Mü’min belli değil münafık belli değil. Herkes problemine çare arıyor. Dert belli değil derman belli değil. Yâr belli değil ağyâr belli değil. Dolayısıyla hadiselerin çok girift olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Sizinle camiye gelip namaz kılabilir ve size ait bazı şeyleri icra edebilir. Fakat belki de o, çok güzide, çok yüksek firasetli, üstün fetanet abidesi sayılan insanlardan bile kendisini saklayacak kadar münafıklıkta profesyonel olan Abdullah ibni Übeyy ibni Selül gibidir. İfk Hadisesi’nin Ardında da Münafıkların Reisi ve Nifak Ehli Vardı *Münafıkların önderi Abdullah İbn Übey İbni Selül, nifakta bir prototip idi. Peygamberimizin hicretinden önceki liderlik konumu sarsıldığı için, ömrünün sonuna kadar O’nu çekemedi. Her fırsatta mü’minler arasında fitne çıkarmaya çalışır, onların kuvve-i maneviyelerini kırmaya uğraşır, günümüzdeki moda tabirle sürekli algı operasyonları yapardı. “İfk hadisesi” olarak bilinen, Hazreti Aişe validemize iftira atılması olayında da bühtanı yaymada başı çeken Abdullah ibni Übeyy ibni Selûl’dü. Zift medyası gibi, propaganda yapmasını öyle biliyordu ki, ona bir kısım mü’minler bile inanmışlardı. *O Aişe validemiz ki, hafizanallah hayat-ı seniyyelerinde olumsuzluğun rüyasını dahi görmemiştir. Çünkü “ben benim, ben bir kadınım” dediği andan itibaren gözlerini Efendimiz’e açtı. Vahyin sağanak sağanak yağdığı yerde neşet etti ve Sahabe-i Kirâm’ın en çok hadis rivayet edenlerinden birisi oldu. Kadınlık âlemine dair problemleri çözen müşkilküşâ bir valide oldu. Olumsuzluğun rüyasını görmemiştir benim anam. Fakat hiç utanmadan, hayâ etmeden onun için de dediklerini dediler. Bu açıdan da size bir şey denmişse, çok görmeyin. Öteden beri nifak düşüncesi taşıyanlar hiç denmeyecek şeyleri demişlerdir. Aldırmayın!.. Bir gün Allah (celle celâluhu) hükmünü verecek, kimin ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. Nitekim o mübarek validemizi de doğrudan doğruya semâvî beyan tezkiye etmişti; falanın filanın şahitliği değil; hatta Efendimiz’in yüksek fetânetinin müşâhedesi de değil. Allah adeta diyordu ki Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Ya Muhammed, Rasûl-ü Zîşân’ım (aleyhissalatü vesselam) Ben onun tezkiyesini, tasfiyesini sana bırakmam; Ben vahyimle onu tezkiye ederim!” Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
00:00 -00:00